‘Kentsel dönüşüm tartışmaları ülke gündemimizin önemli bir konusu olmaya devam ediyor. Dönüşen ya da değişeninin ne olduğu kadar, beklentiler ve sonuçları da merak konusu. Ortaya ne çıkacak bekleyip göreceğiz. Ancak temel sorun kentsel dönüşümün bir toplumsal dönüşüm ya da yeni bir mekansal yapılaşmaya yol açıp açamayacağı’ bu sözler bir müteahhide değil bir sosyologa ait.
Bir sosyolog olarak Doç. Dr. Suat Kolukırık kentsel dönüşümde insan faktörünü şöyle tanımlıyor. “Kentsel dönüşümü saf bir mekansal ve fizik değişim olarak tanımlamak konunun zaman ve insandan soyutlanmasından başka bir şey değildir. Yerleşikliğin, mimarinin ve estetiğin kültürel mirasla ilişkin olduğu göz önüne alındığında temel aktör olarak insan unsurun belirleyiciliği kendisini hissettirmektedir. Bugünkü haliyle kentsel dönüşümün merkezi haline gelen mahalle, ya da kent alt alanları çoğunlukla kırsal, etnik ve dini mensubiyete göre farklılaşmış mekanları içermektedir. Bu yapılanmaların temel sorunsalı kapalı toplumsal örgütlenmeler oluşturmuş olmaları ve yeni yapılanmalar karşısında sınırlı hareket alanlarına sahip oluşlarıdır.”
SORUN KENTLEŞEMEMEK
Anadolu kentlerinin cumhuriyetin ilk dönemlerinde büyük bir heyecanla üretmeye çalıştığı mimariden gecekondulaşmaya kadar geçen süredeki arayışlarının henüz netlik kazanmadığını söyleyen Doç. Dr.Suat Kolukırık “Kentlerde köyden kente göçle birlikte ortaya çıkan alt sınıf mekansallaşmalar, sosyal adacıklar, nüfusun kontrolü ve güvenlik sorunları ise farklı görünümlerin tezahürlerini oluşturmuşlardır. Kentlerin fiziki ve sosyal olarak kontrolsüz büyümesi bugün çöküntü alanı olarak tanımladığımız yapılanmalara sebebiyet vermiştir. Kentlere taşınan nüfusun fiziki ve sosyal yerleşiminde akrabalık, aşiret ve hemşehrilik bağları önemli destekleyiciler olmuş, dayanışma ya da patronaj ilişkileri örneğinde örgütlenmeler ortaya çıkmıştır. Kentlerimizin büyük bir kesiminde görülen ve kırsaldan gelen düşük profilli nüfusun tercih ettiği mekanlar bireysel ve toplumsal politikalar üretemediğinden sosyal sistemin içeremediği grupları da tanımlar hale gelmiştir” diyerek kentleşmedeki bozukluğa dikkat çekiyor.
KENTLEŞMEDE KADER BİRLİKTELİĞİ
Bugüne kadar kentleşmenin aynı yapıdaki insanların bir araya gelmesi sonucu oluştuğuna dikkat çeken Kolukırık “Kentsel dönüşüm alanları bugünkü haliyle kırsal nüfus ve kentsel nüfus dengesinin kurulamadığı iç göç hareketleri sonucunda ortaya çıkmış ve kentsel gerilimleri kaynaklık edebilen bölgeler haline gelmiş bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle bugünkü kentsel dönüşüm mekanları kent yoksulluğu ölçeğinde benzer sosyal ilişkiyi ve aynı kaderi paylaşıyor olmaya dayalı olan yapılardır. Ülkemizdeki iç göç süreçlerinin yoğunlaştığı dönemlerde siyaset ve göçmen ilişkisinin karşılıklılık ilişkisi üreterek oy karşılığı arsa ve konut yapımında ihtiyaç duyulan desteğin sağlanmasına yönelik oluşan patronaj birlikteliği geçmişin kavranması noktasında kıymetlidir” diye konuştu.
KENTSEL DÖNÜŞÜMDE TEHDİTLER VE FIRSATLAR
Kentsel dönüşümün yaşandığı alanlarda var olan insanlara bazı fırsatlar ve tehditler sunduğunu söyleyen Kolukırık “Bugünkü kentsel dönüşüm alanlarında ikamet eden kent sakinlerinin yeni bir fırsat ya da tehditle karşı karşıya bulunduğu söylenmelidir. Nitekim sosyal sistemle entegre olmuş ve mülkiyet sahibi olmayı yakalamış yerleşikler için görece tehditler sınırlı iken, kuramayanların sosyal sistem karşısındaki protest duruşları daha net anlaşılabilirdir.
Kamusal hizmetlerin ulaştırılmasında yaşanan belirsizlik kentsel dönüşümü ihtiyaç kılan özelliklerin başında yer almaktadır. Okul, hastane ve sosyal donatı alanı gibi özelliklerin nüfusun niteliğine yaptığı katkı göz önüne alındığında kentsel dönüşüm vazgeçilmez bir politika biçimi olarak çıkıyor karşımıza. Diğer bir ifadeyle küresel dünyada sağlıklı konut üretiminde bulunamayan ve sahip olduğu nüfusun ihtiyaç duyduğu temel ihtiyaçları karşılayamayan sistemlerin rekabet şanslarının olamayacağı söylenebilir. Sağlıksız kent ve konut yaşamının toplumsal huzur üretemeyeceği gerçeği her daim karşımızda duran bir aynadan farksızdır” dedi.